Türkiye’de E-Şarj Potansiyeli Ve E-Şarj İstasyonu Olmak İçin Gerekenler

Türkiye’de E-Şarj Potansiyeli Ve E-Şarj İstasyonu Olmak İçin Gerekenler
Kategori: Enerji, Tasarruf, Teknoloji
Tarih: 28.03.2023
Paylaş

İklim değişikliğinin artık gözle görülür derecede fark edilir olması, hayatın pek çok alanında çevreci çözümleri de zorunlu kılıyor. Daha şimdiden elektrikle çalışan birçok alet ve araç için yenilikçi çözümler kullanımda olsa bile, sürdürülebilir bir çevre için hala istenilen seviyelere gelinebilmiş değil.

Şüphesiz ki çevreci çözümler söz konusu olduğunda akla gelenlerden ilki elektrikli araçlar. Aslında kullanımı yüz yıl öncesinde dayansa da, fosil yakıt kullanan araçların seri halde ve çok daha ucuza üretilmesi, akaryakıta ulaşımın daha kolay olması ve daha uzun mesafeler kat edebilmeleri, elektrikli araçların otomobil tarihinin tozlu raflarına yerleştirilmesinin nedenleri olarak gösterilir.

Aradan geçen yaklaşık yüz yılın ardından, bugün otomobil devleri tekrar birbiri ardına elektrikli araç modellerini tanıtmaktalar. Bu durum, otomobillerin neden olduğu karbon salınımını azaltmak, hatta gelecekte sıfıra indirmek adına umut verici olmakla birlikte, peşinden bir dizi problemi de beraberinde getirmekte.

Elektrikli araçlar da tıpkı diğer günümüz elektrikli aletleri gibi güç kaynağı olarak lityum iyon bataryaya ihtiyaç duymaktadır. Bu aletlerin çoğunda kullanılan lityum iyon bataryaların bileşenleri, ağırlıklı olarak lityum, nikel, manganez, kobalt ve grafittir. Elektrikli araç kavramının yaklaşık yüzyıl sonra yeniden gündeme gelmeye başladığı 2010 yılında, bir elektrikli araç bataryasının kWh üretim maliyeti yaklaşık olarak 1000 dolar seviyelerindeyken, 2021’e gelindiğinde bu maliyetin neredeyse %90 azalarak kWh başı 130 dolar seviyelerine inmesi dikkat çekiyor. Mevcut tahminlerse 2030’a kadar kWh başına 73 dolara kadar düşmesi yönünde.

Buna karşın, pandeminin tedarik zincirine vurduğu darbe, batarya bileşenleri olan kobalt, lityum karbonat, nikel fiyatlarındaki artış ve elektrikli araçlara artan taleple birlikte arz-talep dengesinde yaşanan bozulma, batarya maliyetlerinde sürpriz bir artışa da neden oldu.

Diğer etmenler zaman içinde aşılabilecek sorunlar olmakla beraber, batarya bileşenlerinde yaşanan artış, özellikle de bileşen maliyetlerinin batarya maliyetinin yaklaşık %60’ı olduğu düşünüldüğünde, maliyetleri negatif yönde etkilemekte.

Günümüzde sektörün kalbi olarak nitelendirilebilecek lityum iyon teknolojisinde yaşanacak her türlü maliyet azalmasının, üreticilere yeni modellerde daha fazla batarya kapasitesi için altyapı ve daha iyi bataryalara sahip, daha makul fiyatlarda araçların üretilmesi ile sonuçlanacağı öngörülüyor.

Fosil yakıtlı rakiplerine göre daha makul fiyatlardaki elektrikli araçların ulaşımda daha fazla kullanılır olması, bir başka konu olan e-şarjı gündeme getiriyor.

Elektrikli araçların sayısı arttıkça, e-şarj istasyonlarına olan ihtiyaç da buna paralel olarak artış göstermekte; 2030 tahminlerinde Türkiye yollarında yaklaşık 1,5 milyon elektrik aracın olacağı öngörülüyor.

Bu artış yepyeni bir sektörün de doğuşu anlamına geliyor. E-şarj istasyonu işletmeciliğinin 2030’a gelindiğinde 81 ilde yaklaşık 165 binden fazla şarj soketinin bulunduğu ve senelik 1 milyar dolar hacme ulaşacak dev bir sektör olacağı tahminleri yapılmakta.

Ancak bu sektörde yer almanın da belirli koşulları bulunuyor. İşletmeci olabilmek için öncelikle EPDK’ya şarj ağı işletmeci lisansı için başvurulması gerekli. Online olarak da yapılabilen bu başvurunun ardından, kurulumun gerçekleşeceği yerdeki yetkili idareye başvurularak e-şarj istasyonu kurulumu için iş yeri açma ruhsatına sahip olunmalı ve istasyon dijital ağı kurulmalı.

Elektrikli araçlar, bataryalar ve şarj istasyonları… İnsanoğlunun kendi elleriyle zarar verdiği yeryüzü, yüz yıl sonra bizi başladığımız yere dönmeye zorluyor. Kim bilir, belki de tarihte ilk kez geri gitmek bizi ileri taşıyor.